Amerikalı psikolog ve “Gelişen, Döngüsel, Varoluş Seviyeleri Teorisi”nin yaratıcısı Dr. Clare W. Graves, psikolojik sağlık kavramının kişinin içinde bulunduğu varoluş koşullarının bir fonksiyonu olduğunu söyler.
Değişim için nöro-psikolojik potansiyelin yansıra mevcut varoluş sorunlarının da çözülmüş olması gerekir. Çünkü, ancak bizi içinde bulunduğumuz psikolojik koşullarda tutan sorunların çözümü, yeni bir varoluş seviyesine geçebilmemiz için gerekli olan enerjiyi açığa çıkarmamızı sağlar. Bu potansiyel enerjinin harekete geçebilmesi için dıştan veya içten gelen bir uyarana ihtiyaç vardır. Bu uyaranlar, Graves’in “bilişsel cızırtı” olarak tanımladığı durumu (dissonance) tetikler. Cızırtıyı duymaya başladığımızda, bulunduğumuz alanda sıkışıklık hissederiz. Bu iyi bir sıkışıklıktır (iyi sıkışıklık için bkz. “Ah Şu Konfor Alanı!” başlıklı yazı ☺ ) Artık neyi istemediğimizi biliriz ve kendimize yeni yollar açabiliriz.
“İyi de bu teorik paragrafın günlük hayata yansımış şekli nasıl olacak?” diyorsanız hemen eğlenceli bir örnek bulalım:
Varsayalım, A şehrinde oturuyorsunuz...
...Ve saatte 60 km hızla B şehrine gideceksiniz. Karşıdan da bir araba aynı anda.... Değil tabii! ;) “A şehri” deyip de şu matematik problemini düşünmeyenimiz var mıdır acaba?!.. ☺
Neyse, A şehrinde çok mutlusunuz. Her şey dengeli, her şey tanıdık, her şey huzurlu. Birden kapı çalıyor. Gelen, daha önce hiç karşılaşmadığınız biri. Davetsiz misafir kendini “Yeni Şartlar” olarak tanıtıyor. Ne gereksiz! Çat kapı gelinir mi hiç? Onsuz gayet iyiydiniz. Lüzumsuz yere stres getirdi. Elinde de koca bir bavul. Kalıcı galiba. Bir de pişkin pişkin, “İçinde biraz bilinmezlik var sadece,” demez mi? Daha ne olsun? Bilinmezlik dediğin şey huzursuzluğun ta kendisi! Nereden kovulduysa artık, buraya kadar gelmiş baksanıza! Kapıyı açmasa mıydınız yoksa?!
İşte tam burada zamanı durduralım. Çünkü verilecek bir karar var:
1) ”Açtık artık ne yapalım?! Olanı olduğu gibi kabullenip, bilinmeyeni kendi bildiklerimle dönüştürecek neler var elimde, ona bakayım. Beklenmedik misafiri ağırlayacak malzemeler evdeki çekmecelerde mevcuttur elbette,” diyebilir ve değişime kucak açabilirsiniz. Çekmecelerinizdeki birikmiş bilgi, deneyim, sezgi, analiz, sentez ve içgörülerle yine A şehrinde, bu kez “Yeni Şartlar”la birlikte yaşayacağınız yeni düzeni kuracak eylemler konusunda istekli davranabilirsiniz. Bu arada misafiriniz sizi B şehrine de davet edebilir. O da mümkün. Davete icabet etmek hem kibarlığın hem de düşüncelerinizde esnek olduğunuzun göstergesidir. Tabii bu, ara ara eski şartlarınıza ve alışkanlıklarınıza geri dönmek istemeyeceğiniz anlamına gelmez. Hatta ilk yapacağınız iş bu olabilir, çünkü bilineni seçmek her zaman en kolayı, en güvenlisidir. Kendinize, “tanımadık misafiri ne demeye içeri aldım,” diye kızabilirsiniz de... Ama o evi, “Yeni Şartlar”la birlikte yaşamaya uygun hâle getirmeyi kafaya koyduysanız, mutlaka sonunda A şehrini bir üst seviyeye taşıyarak onu A’ şehrine dönüştürür ve yeni düzeninizi de burada kurarsınız.
2) Alternatif olarak misafiri görür görmez kapıyı suratına kapatmayı deneyebilirsiniz. Bu geçici bir çözümdür. Çünkü bunlar bir yapıştı mı gitmezler. Alıcı kuş gibi sürekli kapıyı çalıp ruhunuzu emerler. Evinizdeki erzaklar yani kaynaklarınız yettiği sürece onu duymazdan gelebilirsiniz. Ama yaşamak için bir gün dışarı çıkmanız gerekebilir. Benden söylemesi...
3) Eğer, kapıyı kapatmaya çalışmanıza rağmen zorla ayağını eşiğe sıkıştırıp kendini içeri dar atmışsa, misilleme olarak onu bir süreliğine görmezden gelebilirsiniz. Hiç gelmemiş gibi davranarak yemeğinizi paylaşmaz; onunla konuşmaz; neden geldiğini sormaz; böylece açlıktan ölmesini ya da bezip gitmesini bekleyebilirsiniz. Yalnız genellikle bu tip misafirler imâlı davranışlardan hiç anlamaz. En sevdiğiniz koltuğa yayılıp sizi yere oturtabilir. Kendi evinizde sizi yabancı gibi hissettirebilir. Buzdolabınızdakileri silip süpürüp sizi açlığa mahkum edebilir. Bir süre o ne idüğü belirsiz bavulu parçalama, yakma, denize atma hayalleri kurduktan sonra, “Amaaaan! Anahtarı ver kurtul!” hissine kapılabilirsiniz. Ev yaşamında tam bir kaos, sizde ise keyifsizlik, durgunluk ve en kötüsü umutsuzluk başgösterebilir. Evden çıkıp bir nefes almak için bile hareket etmeyi başaramayabilirsiniz. Hatta çıkış kapısı bile görünmez hâle gelebilir. Sanırsınız ev dört duvar; ne kapı var, ne pencere! Siz bunca zamandır burada mı yaşıyordunuz yani???
Eğer bu gibi durumlardan dibi görmeden çıkılamayacağını düşünüyorsanız, işte burası orası. Canınıza tak ettiği yer. Nitekim, bir sabah erkenden, misafir horul horul uyurken “Ya, neymiş bu bilinmeyen arkadaş! Şu hâle bak! Daha kötü ne olabilir ki?!” deyip, kendinizi kahramanca bavulu aralarken bulabilirsiniz. Ve tam o esnada zihniniz sizi o sıkışık durumdan, artık içinde yaşamayı kabul edemeyeceğiniz şartlardan çıkaracak devrim niteliğindeki fikirleri ardı ardına sıralamaya başlayabilir. Kendinize şaşırırsınız, neden daha önce düşünemedim diye... Hatta bazen sürpriz olarak bavuldan çok da işinize yarayacak bilinmeyenler çıkar. “Ay! Tam da X’e ihtiyacım vardı. Y de var mı acaba? Akşama iki bilinmeyenli denklem yapacağım,” diyebilirsiniz. ☺
Bir bakarsınız ev büyümüş; meğer kullanılmayan odaları varmış. x+y>10 muş. “Amaaaan! Keşke bu zamana kadar beklemeseymişim! Korktuğum şeye bak. X ile Y’nin toplamı zaten ondan büyükmüş,” dersiniz. Niye ona takılmışsınız, hayret! ;) Ya da paralel evrende ilk alternatifi seçen kendiniz gibi B şehrine yolculuk yapmaya karar verirsiniz. Yeni misafiri pek seversiniz. Hatta ona fark etmeden alışmış bile olursunuz. Sanki çoktandır sizinleymiş gibi gelir. “Yeni Şartlar”ı öyle benimsersiniz ki adı artık “Bizim Şartlar” olur.
Ta ki bir gün kapınız yeniden çalınana kadar... “Yeni Şartlar”ı evinizde çok iyi ağırladığınız ve değişime kucak açtığınız duyulmuş olmalı. Eh! Bu kadar misafirperver olunca, ara sıra akrabaları da sizi ziyarete gelecektir elbette. Bu kez bilinmeyenleri bilmek için çıkış kapısının görünmez olmasını beklemeyin. Kim bilir, belki bu kez X ve Y’ye verebileceğiniz çok farklı değerler çıkar yeni bavuldan. ☺
コメント